15 Nisan 2017 Cumartesi

POPÜLASYON BÜYÜMESİNE ETKİ EDEN ETMENLER



Merhaba arkadaşlar bu haftaki konumuz popülasyon büyümesine etki eden etmenlerdir. Popülasyonun büyümesine etki eden etmenler dolaylı yoldan taşıma kapasitesi gücü kapasitesiyle olan etkilerine değineceğim. İyi okumalar..

POPÜLASYON BÜYÜMESİNE ETKİ EDEN ETMENLER

Popülasyonların büyümesi iç ve dış olarak gruplandırılabilecek faktörlere bağlı olarak değişir. İç faktörler popülasyona dahil olan canlı türleri ile ilgili iken ,dış faktörler daha çok onları çevreleyen ekolojik faktörlerle ilgilidir
İÇ ETMENLER
Canlı türlerinin iç güdüsel ve sosyal davranışları ile doğum oranları, genetik özellikleri ölüm oranları, popülasyon yoğunluğu, popülasyon büyümesini etkileyen iç etmenlerdir.canlı türleri bir arada bulunma, avlanma , korunma gibi sosyal davranışları ile diğer canlı türleri ile ilişkiye girer. . Bunu takip eden süreçte içgüdüleri sayesinde beslenir, büyüyerek gelişir ve üreme eylemini gerçekleştirir.
Doğum popülasyondaki canlı türüne katılan birey sayısını ifade eder. Canlı türleri arasında farklı doğum oranı bulunmaktadır. Canlıların doğumdan sonra hızla büyümeleri de popülasyondaki birey sayısının artmasını sağlayıcı bir faktördür. Çünkü hızla üreme çağına gelen her canlı, popülasyona yeni bir canlıyı katar. Doğumlar, taşıma gücüne azaltıcı etki yapmaktadır. Ancak taşıma gücü yeterli ise doğum oranı popülasyonu büyütecek niteliktedir.
Büyüyen popülasyonlarda yaş dağılımı da önemli bir değişkendir. Popülasyon eğer gelişmekte ise genç yaştaki canlı sayısı, yetişkin ve yaşlı canlı sayısından fazladır. Küçülen popülasyonlarda ise genç canlı sayısı, yetişkin ve yaşlı canlı sayısından azdır. Bu durumda popülasyonda, ilerleyen zamanla beraber canlı sayısında azalma beklenir.
Popülasyonda genç canlılar fazla ise üretkenlik fazla olacak ve bu yüzden popülasyonda gelişme gözlenecektir. Eğer yaşlı nüfusu fazla olduğundan üretkenlik azalacak ve sonuç olarak gerileme ve birey sayısında azalma gerçekleşecektir.
Ölüm oranı da popülasyon büyümesini olumsuz etkileyen bir faktördür. Eğer bir popülasyon doğum oranına göre fazla bir ölüm oranına sahip ise büyüme geriler. Ölüm oranı fazla iken doğum oranı da fazla ise popülasyon büyümesinden söz edilebilir.
Belirli bir zamanda, birim olarak seçilen bir alanda yaşayan ve aynı türdeki canlıların sayısına denir. Popülasyon yoğunluğunu, av-avcı ilişkisi, çevresel koşullardaki değişmeler, besin yarışı etkiler ve belirler.
 DIŞ ETMENLER
Popülasyonun büyüme hızlarını, o popülasyondaki canlı türlerinin isteği dışında gerçekleşen çevresel faktörlerde etkiler. Bu faktörler, büyük afetler, besin bulunmamasına dayanan kıtlık, savaşlar, göç ve karbondioksit,oksijen, su, ısı, ışık, gibi çevresel elemanlar ile mevsimsel faklılıklardan oluşur.
Göçler popülasyonun büyümesini iki farklı şekilde etkiler. Eğer popülasyon göç alıyorsa yani bu popülasyona yeni bireyler katılıyorsa, birey sayısı artacağından büyüme hızlanır. Eğer popülasyon göç veriyorsa birey sayısı azalacağından büyüme hızı geriler. Canlı türlerinin göç etmesinin en büyük nedeni çevresel faktörlerdir. Örneğin leyleklerin havaları soğuması ile daha ılıman bölgelere gitmeleri vb. bu gibi durumlarda leylekler gittikleri popülasyonlardaki büyüme hızını arttırır.
Canlı türlerinin göç etmesinin en büyük nedeni insandır. İnsanlar yeni iş olanakları, ulaşım kolaylığı, iklim şartları ve sosyal nedenlerden dolayı göç edebilir. Aslında insanlar da diğer canlı türlerinde olduğu gibi besin bulma, barınma ve uygun iklim şartları bulabilmek için göç ederler. İnsanlar diğer canlı popülasyonlarının büyüme hızlarını etkileyebilmektedir. Örneğin çeşitli kimyasallar kullanarak böcek popülasyonlarının büyümelerini engelleyebilir,yine bazı müdahaleler ile de tavuk popülasyon büyümelerini arttırabilir. . Kaynakların bilinçsiz kullanımı ve kullanılan kimyasal ya da katı atıkların doğaya salınması sonucunda ekolojik denge bozulur. Bunun sonucunda popülasyonların yaşadığı coğrafi bölgelerde ısı, hava ve iklimsel değişimler gibi farklılıklar doğar. Bu farklılıklara uyum gösteremeyen canlı türleri de zamanla yok olarak popülasyon büyümesini azaltır.
IŞIK, Yeryüzündeki enerjinin kaynağı güneştir. Güneşten gelen ışınlardan mor ötesi ışınlar canlıların DNA’larının yapısını bozarak kalıtsal değişimlere neden olmaktadır. Güneş ışığının şiddeti değişik bölgelerde farklıdır. Sıcaklık ile güneş ışığı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Ancak sıcaklık değerleri uygun olsa dahi güneş ışığının olmadığı bir ortamda fotosentez kesintiye uğrar. Örneğin tropikal yağmur ormanlarında iklim devamlı yazdır ve sıcaktır. Işık şiddetinin yetersiz olduğu durumlarda fotosentez yeterince gerçekleşmez veya az gerçekleşir. Ekolojik açıdan yeryüzüne gelen ışığın şiddeti, miktarı ve süresi önemlidir. Çünkü her canlının ışık şiddeti, miktarı ve süresine olan ihtiyacı aynı değildir. Bu farklılık bir bölgede yaşayan canlıların, özellikle de bitkilerin yayılışını etkiler. Işığın bu etkisi özellikle ormanlarda daha net görülür. Hayvanlarda aktif süreçler için tercih edilen ışık şiddeti birbirinden farklıdır. Bazı su hayvanlarının pigment üretimi, dış iskelet, kabuk gibi yapılarının oluşmasında etkilidir. Baykuş, yarasa, kirpi vb. gece aktif olan türlerin yanı sıra bülbül gibi bazı ötücü kuşlar ve ipek böceği gibi bazı böcekler alaca karanlıkta aktiftir.
Sıcaklık: Biyosferde güneş ışınları eşit oranda dağılmadığından sıcaklık her yerde eşit değildir. Bu durum atmosferde hava akımlarının oluşmasına iklimsel değişikliklere ve farklı mevsimlerin oluşmasına neden olur. Güneşten yeryüzüne gelen ışınların bir kısmı atmosfer tarafından soğurulur, bir kısmı da topraktan atmosfere geri yansır. Böylece atmosfer ısınır. Atmosferin ısınması doğal bitki örtülerinin çeşitliliğini sağlar. Organizmaların yeryüzündeki dağılış alanlarının sınırlarının belirlenmesinde sıcaklık etkin bir faktördür. Ayrıca sıcaklık, canlıların gelişmesi, üremesi ve metabolik faaliyetleri üzerinde de etkilidir. Örneğin bir bitkinin çiçeklenme döneminde ihtiyaç duyduğu optimum sıcaklık değeri çimlenme dönemine göre daha fazla olabilir.
İklim: Uzun bir zaman aralığı içinde belli bir bölgede hakim olan atmosfer koşullarına iklim denir. Ekosistemlerdeki canlı çeşitliliğinde güneşten gelen ışınlar, sıcaklık, basınç, nem, yağış ve hava hareketleri gibi iklimsel faktörlerin etkileri çok büyüktür. Ekosistemin cansız çevresi ise iklimsel faktörler ve yeryüzü şekillerinin etkileşimi sonucu oluşur.
Bir bölgenin iklimini belirleyen en önemli faktörler ekvatora uzaklığı, denize uzaklığı ve deniz seviyesinden yüksekliğidir. Ayrıca coğrafik konum, dağların özellikleri, su, rüzgâr ve bitki örtüsü de iklimi belirler. Canlıların gelişimi ve yeryüzündeki dağılışları üzerinde hem lokal (yerel) hem de bölgesel (daha geniş kapsamlı) iklim koşulları önem taşır.
Su: Atmosferde bulunan suyun yağmur, kar, çiğ ve dolu olarak yeryüzüne dönmesi yağış olarak tanımlanır. Yeryüzünün 2/3'ü sularla kaplıdır. Yıllık yağış miktarı bölgesel ve iklimsel faktörlere göre farklılık gösterir. Bu farklılık canlıların yeryüzündeki dağılışlarını etkiler. Yağış miktarını dağlar, enlem yükseklikleri, rüzgâr ve su kitleleri gibi faktörler
belirler. Su, hava içinde buhar halinde bulunurken, yüksek dağlarda ve kutuplarda buz ve kar şeklinde bulunur. Suyun buharlaşmasıyla oluşan hava nemi, güneşten gelen ve topraktan yansıtılan ışınların büyük bir bölümünü tutarak yeryüzünün hem aşırı miktarda ısınmasını hem de soğumasını önler.
Toprak ve Mineraller: Tüm canlılar yaşamlarının devamı için doğrudan ya da dolaylı olarak toprağa bağımlıdır. Yeryüzünü kaplayan kayaçların parçalanması ile oluşan mineral taneciklerinin ortaya çıkmasına rüzgâr, sıcaklık ve suyun aşındırıcı etkileri neden olur. Kaya parçalarıyla birlikte ortamda bulunan dökülmüş yapraklar, dışkı, ölü organizmalar ve diğer organik kalıntılar bakteri ve mantar faaliyeti ile parçalanır.
Böylece humus denilen organik madde ortaya çıkar. Mineral tanecikleri ile humus karışarak toprağı meydana getirir. Humuslu topraklar koyu renkli, su tutma kapasiteleri yüksek ve besin maddelerince zengin, tarıma elverişli topraklardır.
Toprak üzerinde yetişen bitki örtüsü ve o alanda yaşayan diğer canlılar toprağın özelliklerine göre dağılım gösterir. Aynı iklime sahip bölgelerde, birbirine yakın alanlarda toprak özelliklerinin farklı olmasından dolayı farklı bitki türleri yetişebilir. Toprakta yaşayan organizmaların aktiviteleri toprağın fiziksel ve kimyasal özelliğini değiştirebilir. Örneğin toprak solucanları, toprağı karıştırarak havalandırır ve mineral taneciklerini bir arada tutan mukus salgılar. Ayrıca toprak solucanları, sindirim faaliyeti sonucu oluşan kalsiyum karbonatı (CaCO3) toprağa verirler ve toprağı kalsiyum karbonat bakımından zenginleştirirler.
Bu konuda değişik hipotezler vardır. Bunlar ikisi üzerinde durulacaktır.
Malthus hipotezi; bir popülasyonu sınırlayan etmenler dış etmenlerdir.(Dış kuvvetler ( besin, çevresel etmenler açlık,hastalıklar,doğal afetler gibi.) bu etmenlerden, örneğin besin miktarı, birey sayısına göre azalan popülasyonlar açlıktan ölürler. Kontrol edilemeyen popülasyonlar da, besin miktarı aritmetik dizi şeklinde artarken, popülasyon geometrik dizi şeklinde artar.
Wynne-Edwars Hipotezi; Bir popülasyon iç etmenlerle sınırlanır. Popülasyon büyüklüğünü, iç kuvvetler düzenlemektedir.Bu hipoteze göre: Örneğin besin bulamayan bir popülasyonda doğum oranı düşürülerek, birey sayısı ile besin miktarı arasında bir denge kurulmaya çalışılır. Bu konuda John Emlin’in fare popülasyonu ile yaptığı bir dizi deney, iç etmenlerin popülasyon büyüklüğüne etkisini açıklar.
Deneyin 1. evresinde:Her gün 250 gr besin veriliyor. Popülasyon artışı görülüyor. Besin sıkıntısı başlıyor. Dışarı göç başlıyor. Popülasyon dengede
Deneyin 2. evresinde:
Her gün 250 gr besin veriliyor. Popülasyon artışı olur. Besin sıkıntısı baş gösterir. Göç yollarının kapatılması (Deneyi düzenleyen kişi tarafından). Doğum oranının düşmesi görülür. Popülasyon dengede
Deneyin 3. evresinde:
Besin kısıtlaması yapılmıyor. Popülasyon artışı olur. Göç yollarının kapatılması. Yaşama alanının daraltılması. Ölüm oranında artma olur. Popülasyon dengede
Sonuç: Popülasyon, değişen çevresel koşullara göre bazı içgüdüsel davranışlar geliştirmekte ve böylece dengede kalmayı başarabilmektedir. Doğum oranının düşmesi, göç etme, güçlü olanların, diğerlerini öldürmesi bu fare popülasyonu için iç kuvvetlerdir.
Dış ve iç etmenler birlikte popülasyon bü-yemesini sınırlarlar. Yalnızca dış etmenler popülasyonu sınırlamaz. Dış etmenlerin, popülasyon üzerinde yaratacağı olumsuz koşulların etkisi, iç etmenlerin yardımıyla giderilmeye ve belirli bir dengeye varılmaya çalışılır.

Takipte Kalın Kendinize İyi Bakın....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder